Afrin düşerse … çok geç olacak!
Tam 49 gündür sömürgeci ve faşist Türk devletinin Afrin’e yönelik saldırısını izlemek zorunda kalıyoruz. IŞİD ve El Kaide Türk devletiyle el ele vermiş, Afrin gibi gerici çetelerin şimdiye kadar adım atamadığı Rojava’nın en batısında olan Afrin kantonunu işgal etmeye çalışıyor. Faşist düşman bu imha politikalarında hava saldırılarıyla sivilleri katletmekte ve kimyasal silahlar kullanmaktan çekinmemektedir. İslamcı çete grupları ve faşist Türk askerlerinin yaptığı talan, yağma, tecavüz ve katliamlardan ibarettir. Bunların en büyük nedeni özgürce yaşamak isteyen Kürt halkını ve diğer halkları bu bölgeden sürme istemidir. Şu ana kadar yaklaşık yüzlerce sivil hayatını kaybetti, yüzlerce devrimci savaşçı şehit düştü Bunun yanında birçok köy ve mezra talan edildi. Bunun sonucunda binlerce insan göç etmek zorunda kaldı.
Afrin halkının, YPG, YPJ ve QSD savunma güçlerinin büyük direnişine rağmen, işgalci Türk devletinin ilerleyişi gün be gün sürüyor. Türk ordusunun saldırıları ilk ayında sınır hattında iken son günlerde ise Afrin merkeze yaklaşmıştır. Afrin’in merkezi ise sınır köylerden göç eden insanların sığındığı bir yer olmuştur.
Bu saldırılar sadece , savaş uçakları, top, tank ve keşif araçları gibi modern NATO teknolojisinin büyük ölçüde kullanılmasıyla mümkün hale gelmiştir. Afrin’e yapılan saldırılar sadece Kürt Özgürlük hareketini yok etmeye yönelik değildir. Aynı zamanda Rusya Türk devletine hava sahasını açmakta ve Esad rejimi ise sadece olan biteni izlemektedir. NATO ise Türk devletini gerek istihbarat paylaşımıyla gerekse silah ve mühimmat takviyesiyle aktif bir şekilde destekliyor. Egemenler ve onların saray iktidarı Rojava Devriminden intikamlarını almak istiyorlar. Bu işgal, kapitalist sisteme radikal demokrasi, kadın özgürlüğü, gerçek cinsiyet eşitliği ve sosyal ekoloji gibi otonom bir alternatifle karşı koyma girişimi ile bir hesaplaşmadır.
Dünyanın bütün enternasyonalist devrimcileri olarak bu günlerin tarihi anlamının farkında olmalıyız. Afrin’e olan saldırılar bizim kuşağımızın en kapsamlı devrim projesini yok etmeyi amaçlıyor. Rojava devrimi sadece Ortadoğu’nun en özgürlükçü perspektifi değil aynı zamanda tüm dünyada bir alternatif yaşamın umududur.
Rojava 21. Yüzyıl’da başka hiçbir devrimin olmadığı kadar bir ilham kaynağı oldu ve bize bir toplumun kurtuluş mücadelesinin ne kadar radikal ve güzel olabileceğini gösterdi. YPG ve YPJ’nin Kobanê’deki kahramanca direnişi ve kendini özgürleştiren kadınların inisiyatifiyle toplumun kendi kendini örgütlemesi binlerce solcu, anarşist, sosyalist ve feministin üzerinde büyük bir etki yarattı. Bu devrim dünya çapında tartışıldı, hayranlık duyuldu ve dayanışma dile getirildi, yüzlerce insan Rojava’ya gitti ve IŞİD’e karşı direnişe ve yeni bir toplumun inşasına katıldı. Tüm zorluklarına rağmen, Rojava Devrimi, kararlılığı, halkına bağlılığı ve bazı ütopyalarımızın somut olarak gerçekleşmesi ile birlikte, kapitalizme, ataerkilliğe ve ırkçılığa karşı küresel mücadelenin en önemli odak noktası olmuştur.
Bugün bu proje sömürgeci faşist Türk devletinin işgal girişimiyle tehdit altındadır. Afrin’deki Çağın Direnişi Rojava’daki devrim için bir ölüm kalım mücadelesidir. Afrin düşerse, Minbic de tehlikeye düşecek. Amerikan emperyalizmi bölgesel stratejisini yeniden gözden geçirecek ve Suriye’nin kuzeyinde ÖSO etiketiyle Türk devletinin kuklası bir gerici bir yapı oluşturulacak. ISIS ve El Kaide / El Nusra tetikte bekliyor . Afrin’in düşmesi sadece bir etnik temizlik başlangıcı ve Rojava devriminin darbe alması değil, aynı zamanda Türk faşizminin ve gericiliğinin bütün dünyaya terör ihraç edeceği yeni bir döneminin başlangıcı olacaktır. Erdoğan’ın sultanlığında yeni bir Osmanlı İmparatorluğu kurma hayalleri hortlayacaktır. Faşist Erdoğan’ın Türkiye halklarının üzerinde kurduğu diktatörlük kan ve zulüm üzerine kurulmuş Türk ulus-devletinin sınırları ötesine taşmış olacaktır. Ortadoğu, özgürleştirici bir alternatif oluşturabilecek bir güç olmadan sürekli bir savaş ve katliamlar kaosunun daha da derinlerine sürüklenecek.
Avrupa toplumlarında ırkçılığın, cinsiyetçiliğin ve anti-Semitizmin yükselişi, yeni militarizm ve giderek artan otoriter devlet çağrıları ve böylece radikal hakların geri dönüşü, doğrudan bununla ilgilidir. Radikal sol olarak, karşı karşıya kaldığımız koşulların da uluslararası iktidar dengesi tarafından şekillendirildiğinin farkında olmalıyız. Aynı şey, kapitalizmin metropollerinde, ve Afrin’deki yoldaşlarımızın mücadele ettiği koşulları etkileyen politik koşullar için de geçerlidir. Rojava halkı hala ayakta duruyor, YPG / YPJ / SDF direniyor. Ve bu direniş şimdiye kadar sadece başarılı oldu çünkü insanlar her şeylerini ortaya koymaya karar vermişlerdir. Ancak, saldıran Türk ordusunun ve gerici çetelerinin sahip olduğu orantısız sayı ve teknolojik üstünlüğüne karşı uluslararası bir destek olmadan başarılı olmaları zordur. Ancak, tüm dünyada düzenlenen protestolara rağmen, ABD, Avrupa ve Rusya’nın, Rojava Devrimine darbe vurmak üzerinde uzlaştıkları ortadadır. Afrin’deki direniş, ancak en değerli olsa bile, sahip olduğumuz her ne varsa hepsini vermeye hazır olduğumuzda başarılı olacaktır.
Bu adaletsizliği pasif olarak izlemeyeceğiz. Rojava’daki halkları ve mücadele eden yoldaşlarımızı yalnız bırakmayacağız, çünkü Afrin’e karşı savaş, bize karşı bir savaştır. Türkiye’nin Afrin’i işgal etmeye çalışması, devrimci mücadelelerimize, hayallerimize ve umutlarımıza NATO’nun politik, ekonomik ve askeri olarak destek verdiği bir saldırıdır. Bu savaşı onaylandığı, desteklendiği, meşrulaştırıldığı ve üretildiği yerlere taşıyacağız. Bu savaştan yararlananlara zarar vereceğiz. Bu işgali sözde “terörle savaş” olarak nitelendirenlerden hesap soracağız. Sağır Avrupalı halkına, hükümetlerin bizim adımıza yaptıklarının sorumluluğunu taşıdığımızı hatırlatacağız.
Bu anlamda, dünyadaki devrimci güçlere silkinip üzerlerindeki ölü toprağını atmaya ve Rojava halkına kimsenin duymazdan gelemeyeceği bir ses vermeye çağırıyoruz. Biz olmasak, kendi toplumlarımızı sorumluluklarını başka kim hatırlatabilir? Afrin’deki durum, tüm devrimci kazanımlarımıza karşı varoluşsal bir tehdittir. Şimdi değilse eğer, elimizi taşın altına ne zaman koyacağız? Afrin düşerse, çok geç olacak. Sadece her şeyimizi feda etmeye hazırsak, her şeyi kazanabiliriz.
Afrin’deki direnişe dayanan geçmiş dayanışma eylemleri doğru ve iyiydi, haftalardır gece eylemlerini organize eden ve emek veren tüm yoldaşları selamlıyoruz. Bunlar şüphesiz anlamlıydı ama yeterli değiller. Mevcut durumda, faşist Türkiye’nin saldırıları ve uluslararası toplumun sessizliği bizi başka araçlar kullanmaya zorluyor. Umudumuz olan özsavunma hakkımızı kullanmanın zamanı geldi geçiyor!
Doğrudan eylemler, Türk devletinin ve işbirlikçilerinin savaş ve propaganda makinelerine somut bir müdahale olmakla kalmayıp, durumun olağanüstü aciliyetine dikkat çekmek için çok daha etkili olacaktır. Kapitalist ve emperyalist iktidarın sembollerine, mesela silah şirketlerine ve diğer hedeflere yönelik yapılacak olan bireysel veya kitlesel eylemler sessizliği bozacak ve Türk faşizminin iradesinin kırılmasına yardımcı olacaktır. Avrupa’daki sistem çatışmalarının ve çelişkilerinin pasifize etme çabalarına meydan okumalıyız. Dünyanın her yerinde iktidarların zulmüyle çatışmalı ve çarpışmalıyız. Kafeslendiğimiz bu sahte sosyal yanılsamayı ateşler içinde bırakmalıyız. İktidar sahiplerine, Rojava halkına yönelik saldırılara karşı direneceğimizi ve Rojava’daki devrimi canımız pahasına savunacağımızı göstermeliyiz.
Bu temelde tüm devrimci ve ilerici güçleri 12 Mart 2018 Pazartesi günü radikal, yaratıcı ve cesur eylemler yapmaya çağırıyoruz. Özgürlük için onur savaşına katılmaya çağırıyoruz. Afrin’in yalnız olmadığını tüm dünyaya göstermeye çağırıyoruz. Rojava halkının dediği gibi, “Birlikte savaşacağız, birlikte kaybedeceğiz, ya da birlikte kazanacağız” diyoruz.
Afrin düşmeyecek!
Biji Berxwedana Afrin!
Yaşasın Halkların Kardeşliği!
08.03.2018
Canavarın kalbindeki radikal hücreler
Afrin’deki direniş ve olası hedefler ile dayanışma içinde tüm doğrudan eylemleri şurada paylaşacağız: fight4afrin.noblogs.org
İletişim: fight4afrin(a)riseup.net